Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Daha önce kültür antropolojisini anlatırken dokunduğumuz gibi insan doğası değişsin veya değişmesin, insanın içinde yaşadığı çevre, gerek insanların karışması veya evrim nedenleriyle sürekli olarak değişme halindedir. Bu değişme çok hızlı ve anormal bir biçimde yer almazsa toplumda var olan toplumsal örgüt, değişmenin ortaya koyacağı bütün pürüzleri yutar ve değişmenin buhransız olarak sürüp gitmesini sağlar. o halde, belirli bir örgütlenme içinde toplumsal kurumlar, toplumun gereksinmelerini karşılayacak derecede işledikleri ve elverişli oldukları sürece toplumsal sorun söz konusu değildir. Fakat toplumsal değişmeler kurumları aşar ve bir takım yenilikler gerektirirse, toplumsal sorun ortay çıkar ve denge bozulur. Prof. Dr. Mübeccel Kıray değişimin buhrana varmadan sürebilmesini sağlayan, eski ve yeni düzen arasında dengeyi koruyan bu tür kurumlara tampon fonksiyonlar veya mekanizmalar demektedir. İşte toplumsal sorun, toplumun değişim süreci içinde yeni tampon mekanizma veya fonksiyonlar yaratmamasından ortaya çıkar. Örneğin, üniversitede okumak 20 yıl öncesine dek bir sorun değilken bugün durum değişmiştir. Çünkü, üniversitede örgütü gerekli gereksinmenin çok çok altındadır. Gecekondu sorununda ise durum daha başka türlüdür. Gecekondular, Ankara Belediyesi veya gecekonduda oturmayan kimseler için sorun olduğu halde, gecekondu halkı için sorun değildir. Çünkü, gecekonduya gelen kimse, köyde karşı karşıya olduğu bir takım sorunlardan kurtulup burada kendini daha rahat sayar. Buna karşılık gecekondularda oturmayanlar ise, kamu hizmetlerini aksattıkları ve hizmetlere ortak oldukları için bunları rahat bozucu olarak görme eğilimindedirler. Bu örnek bize toplumsal sorunların göreli olduğunu gösteren durumlardan sadece biridir.
İster ilker, ister feodal, ister modern temel yapı da ya da bunların değişim içinde çeşitlenmeleri halinde olsun, her sosyal yapı, bu yapıyı meydana getiren sosyal müesseselerin, insan ilintilerinin ve bunların karşılıklı münasebetlerinden doğan sosyal değerlerin birbirlerini karşılıklı olarak etkiledikleri bir bütündür. Ve bu bütün her zaman aynı olmayan bir hız ve tempoyla değişir. Bu yapıyı teşkil eden unsurların birbirlerine bağlı ve tabi oluşları da değişmenin rasgele olmamasına, alternatiflerin sınırlı kalmasına sebep olur. böyle karşılıklı ilintiler bütünü halinde oluş, aynı zamanda, sosyal yapının bir tarafının değişip diğer yönlerinin değişmeden kalmasına izin vermez. Değişik derecelerde de olsa sosyal yapı dediğimiz fonksiyonel bütünün her cephesi belirli yönlerde değişikliğe uğrar. Değişme sosyal yapının her tarafında zincirleme reaksiyonlar şeklinde kendini gösterir. onun için her toplum, daima değişme halinde olmakla beraber, birbirine bağlı ve tabi müesseselerin, ilintilerin ve değerlerin her zaman denge halinde kaldığı bir sistemdir. Değişme oluşumunda müesseselerin ya da değerlerin bir bütün içerisinde göreli yerleri, fonksiyonları ve bu fonksiyonların bütünün iç değişme oluşumları her zaman denge koruma mekanizmaları halinde belirir .
Bir sosyal yapıya şeklini veren değişkenler ve özellikleri dört büyük grupta toplanabilir. Hep toplum (a) ekolojik bir komünite, mekanda belirli yeri ve biçimi olan bir yerleşme şekli (b) kendine has özellikleri olan bir nüfus kompozisyonu (c) belirli bir sosyal örgüt ve (d) bunlara bağlı bir sosyal değerler sistemi olarak ele alınabilir. Birbirine bağlı olan ve tabi olan bu dört büyük değişkenler grubunda izlenecek farklı derecelenme ve çeşitlenmeler de şöyle özetlenebilir: (a) Ekolojik ilintilerin şekil ve hacmi, (b) kurumların farklılaşma, ihtisaslaşma ve örgütlenme dereceleri, (c) toplumda dışarıya açılma, dışarı ile bağıntı kurma, bütünleşme şekli ve miktarı, (d) insan ilintilerinde herkesin birbirini tanıdığı şahsi, yüz yüze temaslardan, anonim ve gayri şahsi rollere dayanan ilintilere geçiş deresi, (e) mahalli ve dini olma özelliklerinin kaybolma derecesi.
Bu özellikler, yani hacim, ekolojik ilinti, farklılaşma ve örgütleşme, dışarıya açılma ve dışarı ile bütünleşme, anonim insan ilintileri kurma gibi haller, feodal komünitelerin modernleşme, şehirleşme ve sınaileşmesinde en belirli oluşumlar halinde ortaya çıkmaktadır.
Tarih: 2016-03-02 01:56:31 Kategori: Sözlük
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Toplumsal Değişme ve Toplumsal Sorun Nedir
İster ilker, ister feodal, ister modern temel yapı da ya da bunların değişim içinde çeşitlenmeleri halinde olsun, her sosyal yapı, bu yapıyı meydana getiren sosyal müesseselerin, insan ilintilerinin ve bunların karşılıklı münasebetlerinden doğan sosyal değerlerin birbirlerini karşılıklı olarak etkiledikleri bir bütündür. Ve bu bütün her zaman aynı olmayan bir hız ve tempoyla değişir. Bu yapıyı teşkil eden unsurların birbirlerine bağlı ve tabi oluşları da değişmenin rasgele olmamasına, alternatiflerin sınırlı kalmasına sebep olur. böyle karşılıklı ilintiler bütünü halinde oluş, aynı zamanda, sosyal yapının bir tarafının değişip diğer yönlerinin değişmeden kalmasına izin vermez. Değişik derecelerde de olsa sosyal yapı dediğimiz fonksiyonel bütünün her cephesi belirli yönlerde değişikliğe uğrar. Değişme sosyal yapının her tarafında zincirleme reaksiyonlar şeklinde kendini gösterir. onun için her toplum, daima değişme halinde olmakla beraber, birbirine bağlı ve tabi müesseselerin, ilintilerin ve değerlerin her zaman denge halinde kaldığı bir sistemdir. Değişme oluşumunda müesseselerin ya da değerlerin bir bütün içerisinde göreli yerleri, fonksiyonları ve bu fonksiyonların bütünün iç değişme oluşumları her zaman denge koruma mekanizmaları halinde belirir .
Bir sosyal yapıya şeklini veren değişkenler ve özellikleri dört büyük grupta toplanabilir. Hep toplum (a) ekolojik bir komünite, mekanda belirli yeri ve biçimi olan bir yerleşme şekli (b) kendine has özellikleri olan bir nüfus kompozisyonu (c) belirli bir sosyal örgüt ve (d) bunlara bağlı bir sosyal değerler sistemi olarak ele alınabilir. Birbirine bağlı olan ve tabi olan bu dört büyük değişkenler grubunda izlenecek farklı derecelenme ve çeşitlenmeler de şöyle özetlenebilir: (a) Ekolojik ilintilerin şekil ve hacmi, (b) kurumların farklılaşma, ihtisaslaşma ve örgütlenme dereceleri, (c) toplumda dışarıya açılma, dışarı ile bağıntı kurma, bütünleşme şekli ve miktarı, (d) insan ilintilerinde herkesin birbirini tanıdığı şahsi, yüz yüze temaslardan, anonim ve gayri şahsi rollere dayanan ilintilere geçiş deresi, (e) mahalli ve dini olma özelliklerinin kaybolma derecesi.
Bu özellikler, yani hacim, ekolojik ilinti, farklılaşma ve örgütleşme, dışarıya açılma ve dışarı ile bütünleşme, anonim insan ilintileri kurma gibi haller, feodal komünitelerin modernleşme, şehirleşme ve sınaileşmesinde en belirli oluşumlar halinde ortaya çıkmaktadır.
Tarih: 2016-03-02 01:56:31 Kategori: Sözlük
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx